23 Nisan 2011 Cumartesi

Ahmet Büke, en sevdiği yazara mektup yazsa, nasıl bir mektup yazar ve hatta kime yazar? (üşenmedim yazıyorum Taraf gazetesinin Kitap ekinden, biraz psikopatça ama sanırım bu yüzden hoşuma gitti.)

Abi Merhaba, Ben Ahmet!
Ben çocukken çok küçüktüm abi. Şaka yapmıyorum.Ellerim falan mahallenin en cücesiydi. O yüzden uçurtma yapmam mümkün olmadı. Kargıları kesmek beşgene çevirmek, kınnapla düğümlemek, parlak kağıdı hamurla yapıştırmak, o lanet kuyruğu ölçüp biçip en uygun yere bağlamak ve teraziyi düzgün tutturmak… Bütün bunlar el gibi ellerin işiydi.
El demek bana uzak demek.
El için olmak gerek.
Benim ellerim çok küçük.
Ama sonra keşfettim ki, küçük el aslında Allahın insana vereceği en büyük lütuf.
Ellerin ufaksa karıncaları enselerinden tutup kavanoza tıkabilirsin. Daha başka, bal arılarını ve saç arılarını aynı kibrit kutusuna koyabilirsin.
Abi, en güzel neydi biliyor musun?
Yılanlar. Engerek ve köryusuf.
Engerek sinsi olur. Ses duydu mu pusar öyle. Tıs, demez.
Köryusuf delikanlıdır. Üzerine gelenin, üzerine yürür.
Ama abi, ellerin küçükse şansın büyüktür. Hele şöyle mahallede bileğine dolanmış, ensesinden tuttuğun yılanla yürürsen artık kimse sen yokmuşsun gibi davranamaz.
Ben öyle oldum abi. Ben öyle var oldum. Yılan tuttum o küçük ellerimle. Sonra kuyruğundan sallayıp felç ettim onları. Sonra kafasını koparıp tavuklara attım.
Babamdan çaldığım bağ bıçağının ucuyla derilerini yüzdüm. İçlerindeki küçük balık ve kurbağaları ve serçe yavrusu ıslaklıklarını temizledim. Sonra mahallenin ortasında yaktığım ateşte çomaklara geçirdiğim yılanları pişirdim. Abi, ben uçurtma yapamadım ama yılancı oldum. Biraz büyüyünce bu ellerin kalem tutabileceğini de öğrendim. İyi sivriltilmiş kurşun kalemi sıra arkadaşım Alim’in avucuna öyle bir sapladım ki bir daha kimse arkamdan yılancı çocuk diye bağıramadı.
Abi, gökyüzü berbattır. Ne varsa toprakta, taşların altında ve pürçeklerin arasında var. Bu eller o topraktan hem korku hem ekmek çıkarttı. Mahallede uçurtmayı yasakladım ben. Kimse bir daha gökyüzüne bakamadı. Abi, insan en masum fenalıktır topraktaki. 
Şimdi senden tek dileğim, bizim buralara gelmen. Seni gezdirmek istiyorum doğduğum topraklarda. Alim’in mezarını gör istiyorum. Taşına uçurtma çizdirmiş anası. ”Oğlum göklerde uçsun.” yazdırmış.
İnsan çok fena güzel bir şey Abi. Kuyruğundan sallanmıyor ama boynu kırılıveriyor.
Sevgilerimle,
Ahmet Büke
Alıcı: Andrei Platonov
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde bir çalışma kampı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder